Cinsel İstirmar’a İlişkin Suçlarda Yargılama Nedir ?

Cinsel istismar suçu günümüzde sıklıkla rastlanan suç tipinin başında gelmektedir.Biz bu yazımızda, suçun çıkış nedenlerinden ziyade sonuçlarıyla ilgili olarak sizlere bilgi vermeye çalışacağız…

• Öncelikle konuya sanık profili açısından bakacak olursak;

Cinsel istismarda saldırgan eyleminden zevk duyar. Saldırganlar, genellikle 40-50 yaşlarında , cinsel partner olarak yetişkinleri sevmeyen ve yetişkinlerle ilgilenmeyen kişilerdir.Çoğunlukla bu kişiler önemli psikolojik bozukluklar gösterir ve geçmiş yaşantılarında cinsel ve diğer suçlara rastlanır.

• Mağdur profili açısından bakacak olursak;

Cinsel istismarda mağdur çocuğun beyanı çok önemlidir.Çünkü istismarın gerçek olmaması veya olayın yanlış anlamlandırılması birçok yetişkine yönelik önemli adli sorunlar çıkarmaktadır.Çocuklar bazen intikam almak için hayal güçlerinin genişliği nedeniyle de istismar durumunu uydurabilirler.Burada dikkat edilmesi gereken nokta adli kanıtlardır.Böyle bir olay ortaya çıktığında tüm görev soruşturma makamına düşmektedir.Soruşturma makamı neyi, nasıl yapmalıdır ?

1. Adli tıp uzmanları ile pediatristlerin birlikte mağdur ve sanık üzerinde yapacakları incelemeler olmalıdır.Ayrıca bu kişilerin mağdur bakımından tecavüz tanı kitine sahip olmaları gerekir, bu kitin içeriğinde örnek kabı kutuları, plastik torbalar ve etiketler bulunmalıdır.
2. 31 saat içinde tükürük swabları alınmalıdır.
3. Ayrıca elbiseler, saçlar ve cilt bakımından da şu hususlar incelenmelidir:

Olay yaşandıktan hemen sonra mağdurun elbiseleri beyaz kağıt üzerine çıkartılmalı ve cildi incelenmelidir.(kopmuş saç teli veya leke açısından) Bu olgular yeşil renkte görünümü sağlayan WOOD lambası ile açığa  çıkartılmalıdır.Ancak böyle bir inceleme ile sanığa ait bir semen varlığı ortaya konulabilir.

• Kovuşturma makamı kararını verirken neyi göz önüne almalı ?

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17/11/2009 tarihli ve 2009/8-122 Esas , 2009/266 Karar; 04/07/2017 tarihli ve 2017/687 Esas, 2017/352 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği gibi; amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak , suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de öğreti ve uygulamada ;’suçsuzluk’ ya da ‘masumiyet karinesi’ olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede ;’in dubio pro reo’ olarak ifade edilen ‘kuşkudan sanık yararlanır’ ilkesi uyarınca , sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu , suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır.Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz.Oldukça geniş bir uygulama alanı bulan bu kural,bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirme biçimi konusunda kuşku belirmesi halinde uygulanabileceği gibi , suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir.Ceza mahkumiyeti , kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır.Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır.Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak , ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir.O halde ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil , her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır.Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.

Yukarıda anlatılan bilgiler açısından mahkemeye düşen görev adil yargılanma hakkını ihlal etmemekten geçer.Bunun için de mahkemenin, sanık ifadelerine , mağdur beyanlarına , tanık ifadelerine ve yukarıda bahsettiğimiz hususları doğru yorumlaması ve kanaat oluşturulması gerekir.Dosya içerik ve kapsamının detaylı olarak incelemesi ve kararın buna göre verilmesi gereklidir.

Av.Murat UĞUR